‘Hayat ağacı- zeytin’ adına Merhaba,
Sözlerime, okumaya doyamadığım usta şair Nazım Hikmet’in zeytin için dile getirdiği dizeleri ile başlamak istiyorum. Birçoğumuz daha doğmamışken ve henüz doğmamışlar da ileride okuyup anlasınlar diye, evrensel şair yaşama dair şiirinin bir dörtlüğünde bakın zeytin için ne demiş;
‘’Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin.
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
Yaşamak yani ağır bastığından.’’
Nazım Hikmet Ran
Ölümsüz ağaç ve sonsuz yaşamı ifade eden daha güzel söylenmiş bir söz henüz yazılmadı bence. Bu sözler ülkemizde ve başka ülkelerde görme şansına ulaştığım 1000 yaşın üzerinde olduğu tescillenmiş sayısız ulu zeytin ağacı ve yaşamın değeri ile birlikte daha da somut bir anlama bürünüyor.
Zeytin ve zeytinyağı ile dostluğum, Ege’li bir ailenin oğlu ile hayatımı birleştirdikten sonra başladı. Başlangıçta pek de iyi dostlar olabildiğimizi söyleyemem. Yörük kültüründen gelen ve tereyağı yiyen bir ailede büyüdüğüm için doğrusu evliliğimin ilk yıllarında pilavın, çorbanın bile zeytinyağı ile pişirildiği mutfak kültürüne uyum sağlamakta çok güçlük ve acemilik çektim. Aşçılığı tartışmasız olan kayınvalidemden aldığım eğitim, görgü, eşimin tatbilir damağı yardımcım, rehberim oldu diyebilirim. Bu süreç içinde kısa zamanda ben de zeytinyağını tanıdım, sevdim. Dost olmayı öğrendim ve mutfağımın vazgeçilmez kraliçesi oldu ‘Ölümsüz Ağacın Altın Suyu’. Yıllar içinde oluşan birikimim sonunda beni ‘Ege Mutfağı Restoran’ işletmeciliğine kadar getirdi.
Yaşadığımız coğrafyada son çeyrek yüzyıl içinde ne yazık ki zeytin ağaçlarının yeni yaşam biçimi ve turizm adına yapılan yanlışlara kurban edilişine şahit olduk ellerimiz bağlı, içimiz yanarak. Yasalarla koruma altında olan-olduğunu bildiğimiz ‘zeytin ağaçları’ göz göre göre, tane ile değil bahçeler halinde yok edilerek yapılaşma için söküldü. Kimileri yazlık sitelere, kimileri otellere, kimileri yollara, kimileri alışveriş merkezlerine, kimileri otoparklara ve daha birçok adına çağdaş kent gereği denen yapılaşmalara bıraktılar yerlerini.
Bir yandan bunlar yaşanırken, diğer yandan özel yaşamımızda biz eşimle birlikte yüzümüzü aksi yöne döndürdük. Toprağa ve doğaya olan tutkumuzu zeytinlik, bağ, bahçe tesis ederek yansıttık bireysel yaşamımıza. Kısa sürede kurumsallaşmayı gerektiren ölçülere ulaştı tarım alanlarımız. Doksanlı yılların sonlarına doğru Kuşadası Tariş Kooperatifi’nin eski sulu taş baskı zeytinyağı sıkım sistemini yeni sistemle değiştirme kararı bizim hayatımızda da yeni bir süreci başlattı. Taş değirmenli geleneksel zeytinyağı baskı makinelerini hurdaya gitmesinler diye satın aldık, kendi bahçelerimizin zeytinlerini sıkmak için bir işlik kurduk. Zeytinyağında dünyayı izler ve takipçisi olurken 2017 yılında teknolojimizi İtalyan Oliomio soğuk sıkım sistemi ile değiştirdik.
Aradan geçen yirmi yıl süresinde çiftlik işletmesi kurumsal kimliğini oluşturdu, organik tarım ve gıda üretiminde markalaşarak bu sektörde kalitesine güvenilen, tanınan bir öncü oldu. Zeytinyağı üreticisi olarak hedefim Kuşadası körfez ikliminin ayrıcalıklı kıldığı ‘Memecik zeytini’nin ulaşabildiği çok yüksek ‘Polifenol’lü zeytinyağının taşıdığı özgün duyusal değerleri ile farkını ortaya çıkartmaktı. Organik sertifikalı, yepyeni modern soğuk sıkım sistemle ürettiğimiz zeytinyağlarımız katıldığımız ulusal ve uluslararası tüm yarışmalardan altın ödüller topladı.
Yirmili yaşlarımın başında zeytinyağının tadına alışmaya çalışan bir genç kadınken altmışlı yaşlarımda zeytin ağacına sonsuz saygı duyan, zeytinyağı üreten ve kültürünü geliştirmeye çalışan olgun bir kadın kimliğine ulaşmıştım.
Zeytinyağı üreticiliğinde başarının önce zeytin ağacına saygı ve koruma kültürü gerektirdiğini düşünüyorum. Ne zaman ki insanlarda ‘hangi yaşta olursa olsun tek bir zeytin ağacı bile korunmalıdır’ inancı toplumun yaşamsal, sivil yasası olarak yerleşirse, ancak o zaman zeytinyağının da yaşamsal değeri olan bir meyve suyu olarak gerçek değeri anlaşılır.
Binyıllardır zeytin ağacının yaşadığı topraklarda sağlık, varlık, sanat, medeniyet ve umut birlikte yeşermiş, insanlar refah içinde yaşamışlar.
Ülkem ve Kuşadası için, zeytin ağaçlarımıza bakışımızı değiştirecek, zeytin ve zeytinyağımızla turizmde de markalaşabileceğimize dair umutlu bir gelecek adına mücadeleme ortak olan herkese teşekkür ediyorum.
Dileğim bugün atılan tohumların yeşermesi, dallanması, gelecek kuşaklarımıza meyvesiyle barış ve mutluluk getirmesidir.
15,01,2022
Gürsel Tonbul
Kuşadası /Aydın / Türkiye